Hasta Toplumların Şeytanları: The Devil All The Time

tarafından
Ekim 20, 2025
görülme

Bir toplumun kendi içinde tutarlı olması, o toplumun sağlıklı olduğu anlamına gelmez.

-Robert B. Edgerton

Toplumlar kendi değer sistemlerine göre mantıklı, tutarlı ve ‘doğru’ davranıyor olabilir; fakat bu durum, o toplumun sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Robert B. Edgerton’ın Hasta Toplumlar (Sick Societies) adlı kitabında savunduğu gibi, toplumların değerleri bazen maladaptasyona yol açabilir. İşte bu maladaptasyon kavramı, The Devil All The Time filminin merkezindeki toplumsal ve dinsel çöküşü analiz etmemiz için güçlü bir çerçeve sunmaktadır.

Analize geçmeden önce maladaptasyon kavramını açıklığa kavuşturmak isterim. Bir toplumun kültürel uygulamalarının, o toplumun bireylerine fayda yerine zarar vermeye başladığı durumlar maladaptasyon olarak tanımlanır. Aklınızda şimdiden birkaç örnek oluşmuştur diye düşünüyorum; ben birkaçını sizlerle paylaşayım:

Orta Çağ Avrupa’sında cadı avcılığı yapan toplumlar, “Tanrı’nın isteğini yerine getirdiklerini” söyleyerek kadın cinayetlerini dinsel bir meşruiyete oturtuyorlardı. 5. ve 7. yüzyıllar arasında Arap Yarımadası’ndaki bazı kabilelerde, değersiz ve utanç kaynağı olarak görülen kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi de o toplumların bir ‘doğrusu’ydu. İnsan kurban etmek Aztekler’in doğrusu, “kusursuz savaşçı” ideali altında engelli bebekleri öldürmek Antik Yunan ve Romalıların doğrusu, ölen kocalarının ardından diri diri yakılan kadınlar Hintlilerin doğrusu, “Tanrı’nın düzeni” olarak kabul edilen siyah insanların köleleştirilmesi ise beyaz Amerikalıların doğrusuydu.

Bu örnekleri daha da artırabiliriz. Mesela dini ögelerle korkutulan kendi toplumumuzu düşünelim: Cinler, şeytan, cehennem… Anadolu’da tecavüz sonucu hamile kalan kadınlara ”cinden hamile kaldı” hurafesini uydurarak meydana getirilen suçun üstünü kapatmak da bizim toplumumuzun doğrusu. Ya da küçük yaşlarda cehennemin ateşinden, gazabından ve acılarından bahsederek büyütülen çocukların sırf iyi bir insan olmak için değil de cehenneme gitmemek için günah işlememesi… Ya da mütemadiyen günahlar işleyerek Allah’ının onu affedeceğini bildiği için sürekli olarak dine sığınması da yine aynı şekilde bizim toplumumuzun ‘doğru’larıdır.

Peki, bu toplumlarda tüm bunların, sırf toplumun yarısından fazlasının işine gelmesinden dolayı, yıllarca veyahut yüzyıllarca devam ettiriliyor olması onları gerçek anlamda ‘doğru’ kılar mı? Kendi içinde tutarlılık gösteren bu tür toplumların akıl sağlığını yeterince sorgulamıyor oluşumuz, hâlâ bu ‘doğrular’dan birçok kişinin memnun olduğunu ve bunların çoğunluğun çıkarına hizmet ettiğini göstermektedir.

Sonuç olarak, maladaptasyon yaratan inançlar, gelenekler ve ritüeller toplumları kökten uca hasta eder; hatta bir toplumun kendi kendini yok etmesine dahi yol açabilir.

İşte tam da bu noktada, Robert B. Edgerton’ın “hasta toplum” tezinin ışığında The Devil All The Time filmini izleyenlerin zihnine kazınan o karanlık detaylara, karakterlerin trajedilerine ve dinsel yozlaşmanın her bir katmanına yakından bakabiliriz.

Vicdan, insanın kendi içine kendi elleriyle yerleştirdiği bir köle ağasıdır.

– Erich Fromm

The Devil All The Time (2020) – 1

Filmimiz 2. Dünya Savaşı’nın kalıntılarıyla başlıyor. Savaşta gözdağı verilircesine kurban edilen bir askerin çarmıha gerilmesi, Willard’a büyük bir vicdan yükü vermekle kalmayıp aslında travma da yaratmıştır. Genel olarak filmde inanç ve dinlerin toplum ve insan üzerindeki etkisine odaklanılsa da ilk sahnesinden son sahnesine kadar savaş da o toplumun büyük bir gerçeğidir. Canlıları kurban etmek, dini kullanarak genç yaşta kızları istismar etmek, başına gelen tüm olaylardan dolayı tanrıyı mesul tutmak nasıl bir toplumsal ‘doğru’ haline gelebiliyorsa; savaş da toplumlar arası bir ‘doğru’ haline gelmiştir.

Aklındaki bu olayla yıllarca yaşayan Willard, kendi küçük kilisesini yapar, düzenli olarak dualar eder ve çocuğunu da dua etmeye zorlar. Burada da ters psikolojiye tanıklık ediyoruz. Arvin dine zorlandıkça bir o kadar da uzaklaşır. Arvin, annesinin hastalığında doktorlardan değil de tanrıdan medet uman ve hatta bu yolda köpeğini kurban ederek adeta kendi çocuğunu cezalandıran babasını anlamlandıramaz. Willard, intiharın günah olduğu bu dinde ne var ki köpeği de tıpkı ‘o’ asker gibi çarmıha gererek ve karşısında da kendini öldürerek son günahını işler.

The Devil All The Time (2020) – 2

Filmdeki üçüncü kurbanımız, iyi veya kötü başına gelen her şeyi ‘tanrı’sına bağlayan ve her koşulda ondan medet uman Roy karakterinden gelir. Dinsel fanatizm Roy’da o kadar büyük sanrılar yaratır ki, tanrı aracılığı ile ölüleri diriltebileceği düşüncesine kapılır. Bu düşünce sonucunda tanrının bahşettiği bu ulu gücü eşi Helen üzerinde dener, fakat bir sonuç alamadığını gördüğünde dehşete kapılır.

Roy’un bu megalomanya içerisinde olması toplumsal eğitimsizlik, kültür, doğrular ve yoksunluğun bir sonucudur. Öyle ki, bu olay yaşanmadan önce, Roy’un küçük ve kimseye zarar vermiyormuş gibi görünen sanrılarını toplumdaki bazı kişilerin hoş gördüğünü söylemek bile mümkün.

Din bir yanılsamadır ve gücünü içgüdüsel, arzu dolu dürtülerimize uyum sağlamaya hazır olmasından alır.

– Sigmund Freud

The Devil All The Time (2020) – 3

Filmin yansıttığı bir başka acı gerçeklik de, dinî rollerini kullanarak küçük yaştaki kız çocuklarına cinsel istismarda bulunan, bunu da tanrı yolunda yapılan bir eylem adı altında meşrulaştıran din adamlarıdır. Dinsel otoritenin arkasına gizlenen bu pedofili ve narsistik eğilimli din adamları, saf kötülüğün tohumlarını toplumların yarattığı ‘doğrulara’ eken birincil kişilerdir.

Topluma sanrılardan bahsederek, kadınları döven eşleri yererek kendini bilinçli ve saygıdeğer gösterirken aynı zamanda kız çocuklarının sanki kendi istekleri ve tercihleriymiş gibi ‘bilinmeyen kişilerle’ cinsel ilişkiye girmesine sinsice dikkat çekerek, kendi yaptığı sapkınlık ve pedofiliye günün birinde savunabileceği bir zemin hazırlamaktadır. Toplum da ‘doğru’larını bu kişiler doğrultusunda hayranlıkla oluşturmaktadır.

The Devil All The Time (2020) – 4

Toplumların oluşturduğu hem savaş hem de dinsel ‘doğru’ların yanısıra Carl ve Sandy üzerinden salt sapkınlık, cinsel sadizm ve rutinleşmiş cinayetlere de yer verilmiştir. Burada dini sanrılar yerine sanatsal ritüel adı altında cinsel istismar ve seri cinayetler mevcuttur. Bu çift, ahlaki çöküşün ve empati yoksunluğunun köklü kasaba yaşamında dahi nasıl bir yozlaşma döngüsü yaratabileceğinin en dehşet verici kanıtıdır.

Öte yandan Carl’ın işlemiş oldukları bir cinayet üzerinden “Nasıl olsa savaşta ölecekti.” cümlesiyle cinayetini aklaması, savaşın yaratmış olduğu ‘doğru’nun bir sonucudur. Bu durumda askere gidecek yaştaki tüm erkekleri öldürerek yine aynı cümleyi kurmak da toplum gözünde bu cinayetleri aklar mıydı? Belki bazılarına mantıklı bile gelirdi fakat savaşa gidip de ülkeyi koruma yolunda ölmedikleri için bu durum onları sinirlendirebilirdi bile. Ne de olsa savaştaki ölümlere toplu kıyım olarak bakılmıyor, gerekli bir savunma uğruna kurban edilen ve yüceltilen ‘vatan evlatları’ olarak kabul ediliyorlardı. Bu, toplumun şiddeti belirli koşullarda nasıl meşrulaştırdığını ve hatta kutsadığını gösteren, maladaptif bir toplumsal algı döngüsünün çarpıcı bir örneğidir.

The Devil All The Time filmi, Robert B. Edgerton’ın ‘maladaptasyon’ tanımının bir haritasıdır: Willard’ın travması, Roy’un megalomanik sanrıları, Peder Preston’ın sapkın otoritesi ve Henderson çiftinin haz odaklı cinayetleri… Hepsi, kötülüğün bir yanılsama ya da bir sapkınlık olarak değil, bir toplumsal ‘doğru’ olarak kültürün temeline işlenmesinin ve nesilden nesile aktarılmasının acı sonuçlarıdır.

Film, Arvin Russell’ın intikam ve şiddet eylemlerini bu karanlık döngüden çıkışın yegane yolu olarak göstermiştir. Ancak sonuç olarak, metnimizin en başındaki noktaya geri döneriz: Bir toplumun kendi içinde tutarlı olması, o toplumun sağlıklı olduğu anlamına gelir mi? Bu durumda ‘hasta toplumda’ vicdanın yerini şiddetin aldığını gösteren film, bu sorgulamayı yapması gerekenin okuyucu/izleyici olduğunu fısıldar. Şeytan ise göremediğimiz bir varlık değil, yanlışları kendine ‘doğru’ edinen toplumun her bir bireyidir.

Kaynakça

Edgerton, R. B. (1992). Sick Societies: Challenging the Myth of Primitive Harmony. Free Press.

Freud, S. (1939). The Future of an Illusion [Bir Yanılsamanın Geleceği]. Hogarth Press.

Fromm, E. (1973). The Anatomy of Human Destructiveness [İnsanın Yıkıcılığının Kökenleri]. Holt, Rinehart and Winston.

Fromm, E. (1994). Escape from Freedom [Özgürlükten Kaçış]. Henry Holt and Company.

Fil’m Hafızası. (2020). The Devil All The Time (2020) – 1 [Fotoğraf]. Erişim adresi: https://filmhafizasi.com/ne-duslersen-ona-inanirsin-the-devil-all-the-time-2020/

ScreenRant. (2022). The Devil All The Time (2020) – 2 [Fotoğraf]. Erişim adresi: https://screenrant.com/netflix-devil-all-the-time-mbti/

Orta Koltuk. (t.y.). The Devil All The Time (2020) – 3 [Fotoğraf]. Erişim adresi: https://ortakoltuk.com/film-elestirileri/the-devil-all-the-time#google_vignette

ScreenRant. (2022). The Devil All The Time (2020) – 4 [Fotoğraf]. Erişim adresi: https://screenrant.com/devil-all-time-movie-carl-sandy-photographs-meaning-explained/

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.