Gölgeyle Yüzleşmek: Nocturnal Animals’ın Psikolojik Labirenti

“İfade edilmemiş duygular asla ölmez, sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç şekillerde tezahür ederler.” — Sigmund Freud

İnsan zihni, bastırdığı duyguları sonsuza dek saklayamaz. Bir gün mutlaka bu hisler açığa çıkar; bazen bir rüya, bazen bir sanat eseri, bazen de büyük bir hesaplaşma… Peki ya bu dışa vurum, duygunun ilk halinden daha büyük ve sarsıcıysa? Uzun süre içinde biriktirdiği lavı dışarı püskürten yanardağları düşünün; etrafında ne varsa alevine katmaktan çekinmez. Bastırılmış duyguları dışa vurmak da buna benzer. Her zaman aniden ve hızlıca olmaz; bazen yıllar alır ve ince hesaplar içerir.

Bu yazıda filmi anlatmayacağım. Aksine, filmin anlattıklarını tartışmak istiyorum. Nocturnal Animals, bizlere müthiş bir empati yaptırıyor; hem Susan’ı hem de Edward’ı aynı anda yaşıyoruz içimizde. Susan’ın dehşetini ve pişmanlığını iliklerimize kadar hissederken Edward’ın bastırılmış duyguları çok daha öne çıkıyor. Edward’ın yaptığı bir intikam mı, bir dışa vurum mu, bir iç rahatlatması mı… Tartışılır. Çünkü karakterlerin hiçbiri tamamen masum değil; hepsi bir noktada bencil.

Nocturnal Animals (2016) – 1

Susan’ın Bastırdığı Pişmanlık

“Birini sevdiğinde sorunları çözmeye çalışırsın. Öylece kenara atamazsın.” — Edward Sheffield (Nocturnal Animals)

Susan, belki kendini Edward’a yeterince ifade etmişti; peki ya kendine? Annesiyle yaşadığı çatışmalar onu ilk başta tam tersi bir karakter olmaya itmişti, ama sonunda kaçındığı durumda bulmuştu kendini. İstediği Edward’dı ama istediği hayat Edward’ın hayatı değildi. Bu yüzden, geç de olsa annesini dinlemek zorunda kalmanın verdiği rahatsızlık hissi onu yakalamıştı. Bu durum evine, kurduğu ilişkilere ve işine yansımıştı: Karanlık, soğuk tonlu ortamlar; samimiyetsiz görüşmeler, şatafatlı ve büyük mekanlar…

Belki de Edward’la bir hayat kurabilirdi düşüncesi, içini kemirirken pişmanlık duygusunu hep bastırmıştı Susan. Öyle ki, bastırdığının kendisi bile farkında değildi. Yıllarca içinde büyüyen bu duygu, birdenbire ortaya çıkacak bir duygu değildi; tetiklenmesi gerekiyordu. Edward da bunu çok iyi biliyordu. Susan’ı, onun küçümsediği silahıyla vurmak istemişti. Yazarak…

Nocturnal Animals (2016) – 2

Edward’ın Gölgesi ve Hesaplaşması

“Herkes bir gölge taşır ve bu gölge bireyin bilinçli yaşamında ne kadar az yer bulursa, o kadar karanlık ve yoğun hâle gelir.” — Carl Jung

Edward, Susan’a göre daha kırılgan ve hassas bir yapıya sahipti. Susan onu terk ettiğinde duygularını yazmak dışında ifade edememişti. Bu bastırılmış durum içinde büyüyen karanlık, beyninden kalbine ordan parmak uçlarına kadar nüfuz etti ve en sonunda sayfalara akıtıldı. Edward’ın yazdığı bu kitap, intikam almak için mi yoksa kendini rahatlatırken bir yandan da ödeşmek için mi kaleme alındı, tartışılır. Ama kesin olan bir şey var; Edward’ın karanlık kitabında Susan çok büyük bir yer kaplıyordu.

Nocturnal Animals (2016) – 3

Kitapta iki Susan, iki Edward bulunurken; Susan’ın annesi, eşi, erkek kardeşi hatta hiç doğmamış çocukları da büyük bir şekilde yer alıyor. Ayrı bir yazıda Edward’ın kaleme aldığı bu kitabı da incelemek isterim. Ama şu an, Edward’ın yazdığı bu dehşet dolu, ağır ithamlar barındıran kitabın karanlığına odaklanmak istiyorum.

Edward bu duyguları uzun süre bastırmasaydı, bu kadar derin ve sarsıcı bir dışa vurum yapabilir miydi? Tıpkı patlayan bir yanardağ gibi, kendisiyle birlikte çevresindekileri de yok etmek istemişti. Can acıtmak istemişti. Belki de canı o kadar çok yanmıştı ki, kitabın ne kadar dehşet verici olduğunun farkında değildi. Belki de tek istediği anlaşılmaktı. Susan’ın ona neler hissettirdiğini anlamasını istiyordu; karanlığını görmesini ve hatta yaşamasını…

Nocturnal Animals (2016) – 4

Jung’un Gölge Arketipi

Freud ile başlayıp Jung ile bitirmek doğru olur diye düşünüyorum. Jung, her insanın içinde bastırılmış, görmek istemediği bir “karanlık taraf” olduğunu söyler; buna gölge der. Gölge, reddettiğimiz, inkâr ettiğimiz ama aslında var olan tüm duygu ve düşüncelerin toplamıdır.

Bu durumda:

  • Susan’ın gölgesi Ray’dir. Ne kadar kaçarsa kaçsın, Edward’a hissettirdiklerinin gölgesi, bu kitapta yeniden karşısına çıkar. Susan, sayfaları çevirdikçe kendi karanlık yanıyla yüzleşir; geçmişin bastırılmış pişmanlıkları, suçlulukları ve kaybedilen fırsatların yankıları adeta canlanır.
  • Edward’ın gölgesi ise Tony ve Şerif’tir. Tony, Edward’ın kırılganlığını, zayıflığını, çaresizliğini ve bastırılmış öfkesini açığa çıkaran bir ayna gibidir. Şerif ise intikam alma ve yüzleşme hırsını barındırır. Roman aracılığıyla Edward, sadece Susan’ı değil, kendi zayıflıklarını da cezalandırır; aynı zamanda onlarla yüzleşir ve hesaplaşır.

Böyle bakınca film, sadece iki karakterin hikâyesi değil; aynı zamanda birbirlerinin gölgesi olarak işlenen, birbirini tamamlayan iki bilinç dışının çarpışmasıdır.

Nocturnal Animals (2016) – 5

Bastırılmış Duygular ve İzleyici

Nocturnal Animals, sadece bir hikâye değil, bir yüzleşme deneyimidir. Film bizleri şunu düşünmeye zorluyor: Kendi hayatımızda bastırdığımız hangi duygular, bir gün geri dönüp bizi en zayıf anımızda yakalayacak? Ve biz, bu duygularla nasıl yüzleşeceğiz?

Görsel Kaynakçası

Nocturnal Animals (2026) – 1

Nocturnal Animals (2026) – 2

Nocturnal Animals (2026) – 3

Nocturnal Animals (2026) – 4

Nocturnal Animals (2026) – 5

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.