Herkesin Hayatı Instagram Gibi Değil

tarafından
Eylül 29, 2025
görülme
Herkesin Hayatı İnstagram Gibi Değil

Günümüz dünyasında, sosyal medya platformları hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Sabah uyandığımızda ilk baktığımız şey telefonumuz, gece yatmadan önce son gördüğümüz şey ise başkalarının özenle seçilmiş, mükemmelleştirilmiş hayat kesitleri oluyor. Arkadaşlarımızın tatil fotoğrafları, meslektaşlarımızın kariyer başarıları, influencerların lüks yaşamları… Bütün bunlar bize, kendi hayatımızın ne kadar eksik ya da sıradan olduğunu düşündürebiliyor. Bu durumun arkasında yatan psikolojik mekanizma ise sosyal karşılaştırmadır.

Sosyal Karşılaştırmanın Getirdiği Olumsuz Yükler

Sosyal karşılaştırmanın en belirgin olumsuz etkisi, özgüvenin azalması ve kendine değer vermede düşüştür. Özellikle yukarı doğru yapılan karşılaştırmalar,1 kişilerin kendi başarılarını, yeteneklerini ve hayatlarını küçümsemesine yol açar. Bir başkasının elde ettiği başarıyı gördüğümüzde, kendi çabalarımızın ve kazanımlarımızın anlamsız olduğunu düşünebiliriz. Bu, motivasyon kaybına ve hatta depresyon gibi daha ciddi psikolojik sorunlara zemin hazırlayabilir.

Bu yetersizlik hissi, beraberinde kıskançlık ve haset duygularını da getirir. Bir arkadaşımızın yeni bir araba aldığını ya da istediği işe girdiğini gördüğümüzde, içten içe onun başarısına sevinmek yerine, neden bizim böyle bir şeye sahip olamadığımızı sorgulamaya başlarız. Bu durum, yakın ilişkilerimizi dahi zedeleyebilir. Kendi içimizdeki haset duygusu, o kişiye karşı soğuk ve mesafeli davranmamıza neden olabilir. Oysa ki, o kişinin o noktaya gelmek için ne kadar çaba sarf ettiğini, ne tür zorluklardan geçtiğini bilemeyiz. Sosyal medya, bu hikayenin sadece en parlak kısmını gösterir.

Sosyal karşılaştırma, bireylerde kaygı ve depresyon riskini artırır. Araştırmalar,2 sosyal medya kullanımının ve sosyal karşılaştırma eğiliminin artmasıyla anksiyete bozuklukları ve depresyon belirtileri arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Sürekli olarak başkalarının “mükemmel” yaşamlarını izlemek, kendi hayatımızın ne kadar eksik olduğu algısını güçlendirir ve bu da kronik bir mutsuzluk ve yetersizlik hissine yol açar. Bu döngü, bireyin ruh sağlığını ciddi şekilde yıpratır ve profesyonel yardım almasını gerektirecek seviyelere ulaşabilir.

Mükemmellik Yanılgısı ve Özgünlüğün Kaybı

Sosyal medya çağında, sosyal karşılaştırma bizleri mükemmeliyetçilik tuzağına düşürmektedir. Herkesin en iyi halini, en güzel anlarını paylaştığı bir ortamda, biz de sürekli olarak kendimizi “mükemmel” gösterme baskısı hissederiz. Yüzlerce fotoğraf arasından en iyi açıyla çekilmiş olanı seçeriz, paylaştığımız metinleri defalarca düzenleriz. Gerçeklikten uzak, yapay bir imaj oluşturmaya çalışırız. Bu durum, otantikliğimizden ve özgünlüğümüzden ödün vermemize neden olur. 

Bu mükemmeliyetçilik arayışı, bireylerin özgün kimliklerini kaybetmesine de neden olabilir. Başkalarının giyim tarzını, konuşma şeklini, bazen ilgi alanlarını bile kopyalamaya başlayabiliriz. Yeterince iyi hissetmediğimizde, başkalarının hayatını taklit ederek “o” hissi yakalamaya çalışırız. Kendi ilgi alanlarımızı, tutkularımızı ve hayallerimizi bir kenara bırakıp, “popüler” olanın peşinden gideriz. Oysa ki, her birey benzersizdir ve her birimizin kendine özgü bir hikayesi vardır.

Sağlıklı Yollar: Sosyal Karşılaştırma Kısır Döngüsünden Kurtulmak

Sosyal karşılaştırmanın yıkıcı etkilerinden kurtulmak mümkün. Bunun için atabileceğimiz ilk ve en önemli adım, sosyal medya kullanımımızı sınırlamaktır. Telefonumuzda geçirdiğimiz zamanı bilinçli bir şekilde kontrol edebilir, belirli saatlerde sosyal medyadan uzak durabiliriz. Sosyal medyayı, başkalarının hayatlarını izlemek yerine, bilgi edinme veya sevdiklerimizle iletişim kurma gibi daha faydalı amaçlar için kullanabiliriz.

İkinci olarak, odak noktamızı kendimize çevirmeliyiz. Başkalarının başarılarıyla değil, kendi kişisel gelişimimizle ilgilenmeliyiz. Her gün kendimizi bir önceki günden daha ileri taşımak için neler yapabileceğimize odaklanmalıyız. Bu yaklaşım bize başkalarının değil, kendi hikayemizin kahramanı olma fırsatını verir. Başarılarımızı, küçük de olsa takdir etmeli ve kendi çabalarımıza değer vermeliyiz.

Sağlıklı Yollar: Sosyal Karşılaştırma Kısır Döngüsünden Kurtulmak

Son olarak, minnettarlık pratiği bu kısır döngüden kurtulmanın en güçlü yollarından biridir. Sahip olduğumuz şeylere odaklanmak, hayatımızdaki güzellikleri fark etmek ve bunlar için şükretmek, bizi anlık mutluluklara ve başkalarının hayatlarına imrenmekten alıkoyar. Her gün birkaç dakikamızı, sahip olduğumuz sağlık, ailemiz, arkadaşlarımız veya sadece güneşli bir hava gibi basit şeyler için minnettar hissetmeye ayırabiliriz. Bu, bakış açımızı değiştirir ve bizi “daha fazlası” arayışından “sahip olduklarımızın” keyfini çıkarmaya yöneltir.

Sonuç

Unutmamalıyız ki, sosyal medyada gördüğümüz her şey birer kesit, birer anıdır ve çoğu zaman gerçekliğin tamamını yansıtmamaktadır. Herkesin hayatı, görünenin ötesinde, zorlukları ve mücadeleleri de barındırır. Kendi yolculuğumuza odaklanmak, kendi başarılarımızı kutlamak ve kendi içsel değerimizi fark etmek, başkalarının parıltılı hayatlarının gölgesinde kalmaktan kurtulmanın tek yoludur. Çünkü aslında her birimiz, kendi hikayemizin baş kahramanı olmaya değeriz.

  1. https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/15213269.2023.2180647 ↩︎
  2. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ajesi/issue/52151/682035
    https://www.oxjournal.org/social-comparison-on-social-media/
    ↩︎

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Bunu Kaçırma!

Dijital Minimalizm: Daha Az Ekran, Daha Fazla Yaşam

Dijital Mezarlık

Ölümün Dijital Suskunluğu Bir zamanlar ölüm