Depresyon: İçimizdeki Kara Delik

tarafından
Eylül 25, 2025
görülme

Hayat, bir kâğıt ve kalemden ibaret sanki. Kirli, eski, yıpranmış bir defterin, yeni ve temiz sayfalarından birini açarak her yeni güne başlamak gibidir.  

Bazen sevinçle, bazen gözyaşıyla, bazen de korkuyla kapanan o defterde gizlidir tüm hikâyemiz. Bazı günler, tozlu raflardan uzanıp aldığımız o eskimiş defteri son görüşümüz gibi hissettirir. Kendimizi böyle günlerde eski bir defteri elimize son kez alır gibi hissederken, bazı günlerde ise eski ve bilge görünen o defterin, yeni ve temiz bir sayfası için heyecanlanırken buluruz.

Renklerin Tükendiği Anlar

Renkler ve duygular bana çoğu zaman birbirine çok benzer gelir. Nasıl ki hayatın içinde gözümüzün gördüğü, hatta göremediği pek çok renk bulunuyorsa, insanın yani bizlerin içinde de pek çok duygu bulunuyor. Onlara da, suya ve oksijene ihtiyaç duyduğumuz gibi, ihtiyaç duyarız. Fakat bazı günler bazı duygular çok yoğun yaşanırken, bazı günler aynı duyguları bulmak mümkün değildir.

Hayatın bazen uzunca bir süre en sevdiğimiz renklere bürünmesi gibi, duygularımız da uzunca bir süre en iyi hissettirenlerden seçilmiş gibidir. Bazı günlerde mutluluk, umut ve huzur vardır. Bazı günlerde ise içimizi karartan renkler var gibi gelir. Mutsuzluk, umutsuzluk, huzursuzluk ve bolca korku hâkimdir. Bir ressamın renk paletinden seçilmiş alelade renkler gibi, karmaşık hissederiz. Elbette, renkler tek başına da güzeldir. Ancak her rengin güzelliği yalnızlığına mahsus olsaydı, en güzel tablolar tonlarca rengi bir arada sunmazdı. Sakin limanlara eşlik eden coşkun dalgalar gibi yalnızlığa da kalabalık eşlik ederdi çoğu zaman.

Kimi zaman yalnızlık kalabalığı, kimi zaman ise kalabalık yalnızlığı yutardı. Tıpkı renklerin de duyguların da birbirini yuttuğu gibi. Günün sonunda varlığın “var” olabilmesi de, “yokluğun” varlığına muhtaçtır. Her şeyin zıttı ile var olması gibi bizler de zıtlıklardan ibarettik.

Zıtlıklar ve Denge

Bu zıtlıkların ihtiyacı ise daima dengeydi. Defter ne tümüyle eski ve yıpranmıştı ne de sayfaları tümüyle yeni ve beyazdı. Bir de dengeyi bozan kara delikler vardı. Tam yol aldık, dengeyi bulduk dediğimiz anlarda ortaya çıkıp bizi yutan kara delikler vardı. Belki de ardından başka bir evrende yeni bir hikâye yazdıran kara delikler vardı. Oysa hayatın sürprizleri vardır: Bitti dediğinde, “Yeniden başla.” der. Tam pes edecekken, bazen bir kıpırtı belirir. Kuruyup giden bir çiçeğin dibinden çıkan küçücük bir filiz gibi, yeniden tutunma arzusu uyanır içimizde. Ama bazen bu kıpırtıyı görmek kolay değildir. Çünkü karanlık, seni çoktan içine çekmiştir.

Depresyon da çoğu insanın yaşamının bir döneminde uğradığı bu karanlık boşluğu andırır. Depresyon, içine çekildiğin, zamanın durduğu ve uzanan elleri göremediğin bir girdaba benzer. Psikolojide bu karanlık boşluğun adı depresyon olabilir. Tıpkı bir kara delik gibi, seni içine çekip hayata dair tüm ışıkları yutabilir.

Depresyonun İçinde Kaybolmak

Depresyon, yalnızca “üzgün olmak” değildir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre depresyon, “uzun süren hüzün, ilgi kaybı, düşük enerji, suçluluk duyguları ve günlük işlevselliği bozan bir tablo” olarak tanımlanmıştır (World Health Organization [WHO], 2021).

Depresyondaki kişiler için dış dünyayla bağ kurmak oldukça zorlaşmıştır. Sosyal destek ise çoğu zaman görünmez hâldedir. Yapılan araştırmalar, depresyondaki bireylerin çevrelerinden gelen desteği, olduğundan daha az algıladıklarını ve yardımın etkisine inanma da zorlandıklarını göstermektedir (Lakey & Orehek, 2011). Bu yüzden depresyon, kişinin yalnızca kendi iç dünyasıyla değil, sosyal ilişkileriyle de bağını koparır.

Bunun yanında depresyon, zamanı algısını da bozar. Saatler ağırlaşır ve günler birbirine karışır. Psikolojik araştırmalar, depresyon yaşayan bireylerin zamanı olduğundan daha yavaş algıladığını ortaya koymuştur (Thönes & Oberfeld, 2015). Bu da karanlıkta geçen günleri sonsuz bir döngü gibi hissettirebilir.

Diğerleri İçin Depresyon: Neşelen, Geçer

Depresyon, yalnızca içinde bulunan bireyin kendi başına yaşadığı bir deneyim değil; aynı zamanda kişinin çevresindekileri de peşinden sürükleyen bir süreçtir. Depresyonda olan kişiler, çoğu zaman iletişim kurmakta zorlanır ve bu durum, diğerleriyle kurulan ilişkilerde yanlış anlaşılmalara yol açabilir. Bu noktada yapılabilecek en önemli şey, sabır ve anlayışla var olmaktır. Çünkü depresyonda olan biri için hiçbir şey yapmadan, yalnızca orada olmak bile sandığımızdan çok daha fazla anlam ifade edebilir.

Aksine, iyi bir niyet ve destek olma isteğiyle söylenen “Neşelen, geçer.” ya da “Kendini toparla.” gibi cümleler; depresyondaki kişiye yardımcı olmak yerine suçluluk duygusunu artırabilir. Kişiye yaşadığı durumun anlamsız olduğunu ya da bir an evvel toparlanması gerektiğini düşündüren bu tür söylemler, süreci kolaylaştırmayacak ve kişiyi hızla iyileştirmeyecektir.

İşlevselliği Kaybetmek: Yetersiz, İşe Yaramaz ve Tükenmiş

Depresyondaki kişinin yaşadığı en büyük problemlerden biri, işlevselliğini yitirmesidir. Kişi işlevselliğini yitirmiş olmanın ve beklentiler altında ezilmenin acısını oldukça derin bir biçimde hisseder. Böyle bir durumda, kişiye yapması gereken birikmiş işlerden, yerine getirmesi gereken sorumluluklarından hatta severek yaptığı şeylerden bahsetmek bile yanlış olacaktır. Çünkü depresyondaki kişi, kendisini severek yaptığı işlerden dahi alıkoyacak güçlü bir tükenmişlik hâli ile mücadele etmektedir. Artık yerine getirilemeyen sorumluluklar ya da biriken işler, kişinin hayatına kaldığı yerden devam etmesinin önündeki en büyük engellerden birine dönüşmüştür. Yeni bir sabaha uyanmak bile, hayata kaldığı yerden devam etmenin önünde duran bir duvar gibi hissettirebilir. Bu nedenle, oldukça sancılı ve hassas olan bu süreçte kendisini yetersiz, işe yaramaz ve tükenmiş hisseden kişiyi baskı altında bırakmak yapılacak en büyük yanlışlardan biri olacaktır.  

Sosyal Desteğin Rolü: Yanındayım

Depresyon sürecinde kişiye sosyal destek sağlayabilecek yegâne kişiler, başta aile ve arkadaşlar olmak üzere yakınlarıdır. Bu kişilerin süreçte kritik bir rol oynadığı unutulmamalıdır. Dolayısıyla depresyondaki bir kişi, çevresindekilerden biriken iş ve sorumluluklarını, kafaya taktığı sorunların ne kadar basit olduğunu, herkesin birtakım sorunlar yaşadığını ve bunları atlatabilecek kadar güçlü olduğunu duymak yerine; “Yanındayım.”, “Bunu birlikte aşabiliriz.” gibi basit ve samimi cümleler duymaya ihtiyaç duyar. Depresyondaki kişinin ihtiyaç duyduğu tek şey, sevdiklerinin koşulsuz bir şekilde yanında olduğunu bilmek ve anlaşıldığını hissetmektir.

Kara Delikten Umuda: Filizlenmek

Depresyon yalnızca bir kayboluş değil, aynı zamanda yeniden filizlenmeye giden yolun da bir durağıdır. Pozitif psikoloji araştırmaları, “umut” duygusunun depresyonun en güçlü karşıtlarından biri olduğunu ortaya koymaktadır. Umut, kişinin geleceğe dair olasılıkları görebilme ve harekete geçebilme kapasitesi olarak tanımlanmaktadır (Snyder, 2002).

Amerikalı psikolog C. R. Snyder’a göre umut, “hedeflere giden yollar bulma ve bu yolları takip etme motivasyonu”dur (Snyder, 2002). Umut, depresyondaki kişiye, geleceğin tamamen kapalı olmadığını hatırlatır. Araştırmalar, umudun depresyonla mücadelede koruyucu bir faktör olduğunu ve kişinin yaşam kalitesini artırdığını göstermektedir (Taytaş, 2022).

Bu nedenle umut, depresyonu bir anda ortadan kaldırmasa da kişinin karanlıkta yönünü bulmasına yardımcı olur. Bazen küçük bir kıpırtı bile bu sürecin başlangıcı olabilir. Örneğin, depresyon tedavilerinde kullanılan “davranışsal aktivasyon” yaklaşımı, kişinin küçük de olsa bir eylemle (kısa bir yürüyüş ya da basit bir evi toparlama işi) güne bağlanmasının zamanla daha büyük bir toparlanmayı beraberinde getirdiğini göstermektedir (Koşan, 2023). Yani karanlıkta atılacak küçük bir adım, kara delikte bile filizlenme sağlayabilir.

Çıkış Yolları: Küçük Adımların Gücü

Depresyondan çıkış, uzun ve karmaşık bir süreçtir. Sihirli bir değnek gibi tek bir çözümü yoktur. Ancak bilimsel araştırmalar, bazı küçük ve somut adımların süreci kolaylaştırabileceğini göstermektedir:

  • Küçük rutinler oluşturmak: Depresyonda kişi genellikle hareketsizleşir. Günlük hayata küçük görevler eklemek (kısa bir yürüyüş, bir odayı düzenlemek veya basit bir yemek yapmak) bile toparlanmayı başlatabilir (Koşan, 2023).
  • Sosyal bağ kurmak: Depresyon, kulağınıza kimse anlamaz diye fısıldasa da bir mesaj ya da kısa bir sohbet bile yalnızlık duygusunu hafifletebilir. Sosyal bağ, iyileşme sürecinde güçlü bir koruyucu faktördür.
  • Düşünceleri sorgulamak: Mindfulness ve nefes egzersizleri, kişinin düşüncelerini gözlemlemesine ve kendine şefkatle yaklaşmasına yardımcı olabilir (Arslan, 2019).
  • Profesyonel destek almak: Uzun süren umutsuzluk, uyku ve iştah değişiklikleri, işlevsellik kaybı gibi belirtiler varsa, bir ruh sağlığı uzmanından destek almak kritik bir adımdır. Terapi ve gerektiğinde ilaç tedavisi, depresyonun tedavisinde etkin yöntemlerdir.

Umut: Her Hikâye Bir Adımla Başlar

Depresyon, içine çekip tüm ışığı yutan bir kara delik gibi hissedilebilir. Ama unutmamak gerekir ki küçücük bir delikten yolunu bulup karanlığın içinde kolayca süzülen bir ışık hüzmesiyle, en karanlık anlarda bile bir filiz yeşerebilir. Depresyonun adı “kara delik” olabilir. Ama onun karşısında duran şeyin adı ise hep “umut” olacaktır. Belki de depresyonun ardından açtığımız yeni sayfa, hayatın bize sunduğu en temiz sayfa olabilir. Çünkü kara delikler yalnızca ışığı yutmaz; kimi zaman yeni bir evrene açılan kapılar olabileceğini fısıldar. Karanlıkta kaybolduğumuzu sandığımız an, belki de bambaşka bir başlangıcın eşiğindeyizdir. İşte o evren, hayatın tertemiz bir sayfası, umutla yeniden yazılacak bir hikâyesidir. Unutma! Küçük olması önemli değil; her hikâye bir adımla başlar.

Kaynakça:

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.