Bilmenin Sorumluluğu

tarafından
Ekim 2, 2025
görülme

“En yüksek dağlara çıkan, bütün trajik oyunlara ve bütün trajik ciddiliklere güler.” demiş Nietzsche.1 Bilge ya da yüce bir bakışa sahip olan insan, insanların önem verdiği trajedilere ve ciddiyetlere gülerek bakar; çünkü onların aslında bir oyun olduğunu, geçici olduğunu görür. Bildiğini iddia eden kişi, yükseklere çıktıkça aslında kendinin bir noktada sınırlı olduğunu görür. Gerçek bilge, “biliyorum” diye konuşan veya “yükseğe çıktım, en tepedeyim” diyen kişi değildir. Gerçek bilge, bilmediğinin farkında olan, yüksekliğin de bir sınırı olduğunu gören ve “bilmiyorum” deme cesaretinde bulunan kişidir.

Bazen çevremizde her konuda sözü olan, sürekli “ben bilirim” tavrı içinde olan insanlara rastlarız. İlk bakışta bilgili gibi görünseler de zamanla doğru bir bakış ile bakıldığında, o kişilerde bilgiden çok daha farklı ve itici gelen bir şeyler olduğunu fark ederiz. Bilmenin beraberinde getirdiği sorumluluk ise o kişilerde bulunmayabilir.

İnsanın en değerli yolcuğu ise kendi içine yaptığı yolculuktur. Bilmek, bu yolcuğun yalnızca bir aracıdır. Ne kadar çok “bilmiyorum” derse kişi, o kadar öğrenmeye ve dönüşmeye açıktır. “Ben kimim?” sorusu da işte bu noktada en zorlu soru olma görevini taşır. Ben kimim bilmiyorum, olmak istediğim kişiyi biliyorum ve o yolda bir yolcuyum. Bilge miyim? Hiç sanmam. Bilge olma yolunda bir yolcu muyum? Belki.

Bildiklerinin sınırında duran ve bilmediklerine doğru yürüyen kişi, yani yolcu, zorlu da olsa yolda olan kişidir. Yolcu, yolda olgunlaşır. Yolculuk onu incitmez, aksine kanatlandırır. Kelebeğin kozadan çıkarken kanatlarını güçlendirmesi gibi, bilge kişi de bilmediklerinin zorlayıcılığı ile olgunlaşır. Yolcu ve bilge, iki ayrı sınırda olgunlaşan ve iki ayrı kişi gibi görünen ancak zamanla bir bütün olandır. Her daim yan yanadırlar. Artık biri diğerinin geleceği, diğeri öbürünün geçmişi olmuştur. Bilge olmak isteyen, önce kendi yolculuğunu kabul etmelidir. Yolcu olduğunu kabul etmeyen kişi ise yolculukta değildir.

İşte bu noktada, yolcu; yolun sonunda bir sınır olmadığını fark ettiğinde artık “bilmiyorum” demeyi öğrenebilmektedir. Bir şeyi bilmek de o konuda artık masum olmamayı beraberinde getirir. Bilgi, bize seçim özgürlüğü verir ama aynı zamanda sorumluluk da yükleyebilir. Artık yanlış içinde durmak, tercih edilen bir şey olur. Bu sorumluluğu almak da oldukça ağırdır. Biliyorsak görmezden gelemeyiz.

Düşünsenize, bir çocuğun kalbini kırmanın ne kadar derin izler bırakabileceğini biliyorsak, artık “bilerek olmadı” diyemeyiz. İnsanlara karşı duyduğumuz öfkenin aslında yaralarımızdan beslendiğini fark ettiysek, öfkenin sorumluluğunu ve suçunu başkalarına yükleyemeyiz. Ya da kişi, kendi hayatının sorumluluğunu almadığında, artık ailesini suçlayamaz.

Biliyorsan ama hâlâ susuyorsan, seçiminin arkasındaki sorumluluğu almamış olursun.

Böylece sadece sessiz bir seçim içinde kalırsın. Bildiğin hâlde adım atmıyorsan, seçimin durmaktır; artık yolda değilsindir. Bu da bilgeliği getirmez. Yani bilge olmak istiyorsan hareket hâlinde olmalısındır. Bu da sorumluluk getirir.

  1. Nietzsche, F. (2023). Böyle Buyurdu Zerdüşt. Doğan Yayınları. ↩︎

Merhaba, İstanbul Aydın Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden onur derecesi ile mezun oldum. Lisans eğitimim süresince psikoloji alanında kendimi geliştirmek amacıyla çeşitli seminerlere katıldım, gönüllü olarak eğitimler verdim ve farklı dergilerde görev aldım. Psikolojiye dair okumayı, araştırmayı ve yeni bilgiler edinmeyi büyük bir tutkuyla sürdürmekteyim. Bu doğrultuda, akademik çalışmalara katkıda bulunarak çeşitli sempozyumlarda bildiriler sundum. Hâlen aktif olarak danışan görmekte ve mesleki gelişimime devam etmekteyim.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Bunu Kaçırma!

Nietzsche Ağladığında Kitap Tahlili

Giriş Irvin D. Yalom’un Nietzsche Ağladığında